Sağlıklı bir evlilik ilişkisi iki bireyin birbiri ile anlaşması, çift olarak hayatlarını kurma ve devam ettirme isteği ile gerçekleşir. İki kişinin yaptığı hukuki bir sözleşmedir bir yerde. Hayatı birlikte paylaşmak adına ‘tek’ iken ‘çift’ olmaya atılmış bir adımdır. Ancak çift olabilmek için öncelikle erkeğin de kadının da ‘birey’ olabilmesi gerekir. Kendi kararlarını alabilen, kendi başına var olabilen, fiziksel ve duygusal anlamda kendine yetebilen bireyler, çift olarak da elbette çok daha yüksek işlev gösterirler evlilikte. Hani bir inanış vardır ya; dünyadaki herkes kalbinin diğer yarısını ararmış. İşte ben bir aile danışmanı olarak, bu diğer yarısını arayarak ömürlerini geçiren insanların çabalarını çok da anlamlı bulmam! Bu inanışa göre ben yarımım! Bitmemiş, tamamlanmamış… Ve diğer yarımı bulmadan da asla ‘tam’ olamayacağım. Kadınlar da erkekler de ilişkiler içinde hep bu yanlış inanışın etrafında kıvranıp duruyorlar maalesef. Halbuki insanlar evlenmeden önce kendi ruhunu ve hayatını tamamlamalıdır! Kendi varlığından mutlu ve tatmin olmayan biri, ne kadar sağlıklı ilişkiler kurabilir ve bir başkasına nasıl mutluluk ve huzur verebilir ki evlilik içerisinde?
Aşk / sevgi evliliğin temel taşını oluştursa da, evliliğin devamı için maalesef yeterli değildir. ‘özgürlük’ ve ‘sorumluluk’ olmadan sağlıklı evliliklerden bahsetmek mümkün olmaz. İşte bireysel olarak var olabilmeyi başarmış bireylerin kurdukları evlilik içerisinde hem eşler arasında hem de çift ile dış dünya arasında makul ve kıymetli bir sınır ilişkisi var olmalıdır. Sınırların varlığı diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi evlilik ilişkisine de konfor ve denge getirirken, yokluğu karmaşa, kaygı ve iç içe geçmişlik yaratır ki; evliliği tükenmişliğe doğru sürekler. Eşler arası sınırların korunması her iki bireyin de ruh sağlığı ve dolayısı ile evlilikten edindikleri tatmin üzerinde oldukça önemli bir etkendir. Karı-koca birlikte vakit geçirdikleri gibi birbirlerinden bağımsız arkadaş ve iş ilişkilerinde de vakit geçirebilmelidir. Örneğin her ayın bir akşamını lise arkadaşları ile buluşmaya ayırmış olan eş, keyifle geçirdiği vaktin ardından evine mutlu ve güler yüzle gelir. Ya da kendini geliştirmek adına farklı hobileri yada eğitimleri için vaktini ayıran bir eş geliştikçe ve öğrendikçe bu evliliği için de gelişim sağlayacaktır. Evlilik içerisindeki sınırlar, bireylerin birbirlerine ‘hayır’ diyebilme özgürlüğünü, ‘ben’ olabilme rahatlığını güvence altına alırken aynı zamanda çiftin birbirine güvenmesi gerektiğini, herkesin herşeyi kontrol altında tutamayacağını dolayısıyla da karşısındaki insanın ve hayatın akıcılığına kendini bırakmasını da öğreten tutumlardır. Özgür bırakılan kişiler gerçekten istedikleri ve mutlu oldukları için evlilik içerisinde kalırken, baskı altında bulunan, hayır deme özgürlüğü olmayan ve sınırları ihlal edilen bireyler genellikle mecburiyetler çerçevesinde evliliklerini devam ettirirler. Dr. Cloud ‘Boundries in Marriage’ adlı kitabında; başkalarının sınırlarına saygı duymayan bireylerin hayata karşı geliştirdikleri en temel tutumun ‘ben istediğim herşeyi yaparım’ şeklinde olduğunu dile getirir (Cloud, H. & Townsend, C.; 1999) ki böylesi bir tutum evlilik ilişkisi içerinde çok ciddi tehlike arz eder.
Eşlerin kendi arasında bireysel sınırlarını korumaları kadar, çift olarak dış dünyaya ve geniş ailelere karşı sınırların korunması da oldukça önemli ve aynı zamanda gereklidir. İyi işlev gösteren çiftler ‘evli bir çift’ olarak mahremiyetlerini ve sınırlarını dış hayata karşı da çizerler. Bu gibi çiftlerin yaptıkları tartışmaları anne babalarına taşımadıklarını, arkadaş ortamlarında birbirlerini eleştirmekten kaçındıklarını, birbirlerinin açıklarını yada yaralarını kimse ile paylaşmadıklarını gözlemleriz. Aile içi tartışmaların büyük ailelere aktarılması, kayın valide – kayın peder önünde diğer eşin rencide edilmesi, maddi manevi yaşanan sıkıntıların başkaları önünde açık edilmesi hep birer sınır ihlali örneğidir ve evlilikleri oldukça olumsuz yönde etkiler.
Çiftler her daim kararlarını kendileri alabilmeyi, birbirlerine güvenmeyi ve problemlerini kendi ev ortamları içerisinde çözmeyi prensip edinmelidir. Evlilik ilişkisi diğer tüm insan ilişkilerinden çok farklıdır. Bugün nefret ettiğiniz eşinizi yarın bağrınıza basmak isteyebilirsiniz. Ancak her sorununu dışarı aktaran çiftler, sonradan problemlerini kendi aralarında halletseler dahi, ailelerine yada arkadaşlarına bu sorunlarını fazlasıyla yansıttıkları için sıkıntı yaşarlar. Biz türklerin sıklıkla kullandığı ‘kol kırılır yen içinde kalır’ sözü bence tam da evlilik için söylenmiştir! Terapiye başvuran çiftlerde en sık rastlanılan sorunlardan biri olan sınır ihlalleri için benim danışanlarıma tavsiyem ‘dışarıya karşı BİZ olun ama içeri de hep birbirinize saygılı olun’ şeklindedir.